; Evliya Kabirleri | Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh

Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh

  Hayatı   Fotoğraflar
Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh

Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh Hayatı

Anadolu velîlerinden. On altıncı yüzyılın sonlarında ve on yedinci yüzyılın başlarında yaşamıştır. Kastamonu’da yetişen büyük velî Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin kurduğu Şâbâniyye yoluna mensuptur. 1559 (H.966) senesinde Kastamonu'nun Mûsâ Fakih mahallesinde doğdu. 1636 (H.1046) senesinde Kastamonu’da vefât etti. Kabri Kastamonu’da Şâbân-ı Velî Türbesi içindedir.

Ömer Füâdî’nin çocukluğu Kastamonu’da Şeyh Şâbân-ı Velî’nin sohbet ve irşâdlarını duyarak geçti. Ömer Füâdî, Şâbân-ı Velî vefât ettiği zaman dokuz yaşındaydı. İlk tahsîline Kur’ân-ı kerîm okumayı öğrenmekle başladı. Zamânın usûlüne göre medrese tahsîline geçti. Arapça ve Farsça öğrendi. Gençliğin verdiği hevesle zâhirî ilimlerde yükselip âlim oldu. Müftü müsevvidliği (kâtibliği) vazîfesine tâyin oldu. Aynı zamanda Şâbân-ı Velî Câmiinin hatipliğini de yürüten Ömer Füâdî Efendi, on yedi sene müftü müsevvidliği yaptı. Kastamonu’daki âlimler arasında önemli bir yeri oldu. Bu arada bâzı eserler de yazdı. Yüksek mevkilere ulaşmak gayretiyle çalıştı. Fakat dokuz yaşındayken bulunduğu Şâbân-ı Velî hazretlerinin cenâze merâsiminin etkisini uzun yıllar üzerinden atamadı. İlimde yüksek dereceye ulaştığı sırada birdenbire kalbine bir safâ ve rahatlama gelip, Allahü teâlânın rızâsına kavuşturan tasavvuf yoluna karşı tam bir istek ve meyil belirdi. Gönlündeki bu açıklık ve meyil ile uzun zaman dünyâdan kesildi ve kendi hâlinde ibâdet ve tâatla meşgûl oldu. Bâzı tasavvuf kitaplarını okuyup zihnindeki sorulara cevap aradı. Fakat ilâhî tecellîyle ve ledün ilmi ile ilgili bâzı soruların cevâbı kitapla, risâle ile bulunamazdı. Zihnindeki soruları okuduğu bilgilerle çözemeyince, tasavvuf ehli velî bir zâta talebe olmak istedi. Şâbân Efendinin seccâdesinde oturan elbette mürşid-i kâmildir diyerek bu sırada Şâbân-ı Velî dergâhı şeyhi olan Abdülbâkî Efendiye talebe olmak istedi. Fakat Abdülbâkî Efendi memleketi olan İskilib’e gittiği için ona kavuşamadı. Ömer Fuâdî’nin gönlündeki sıkıntı gittikçe artıyor ve sabredemiyordu. Şâbân-ı Velî hazretlerinin halîfelerinden Hacı Dede’ye gidip hâlini arz etti. Hacı Dede bu hâlin çabuk halledilecek bir iş olmadığını, zamâna ihtiyaç olduğunu söyledi. Fakat Ömer Füâdî Efendi acele ediyordu. Nûreddîn Efendi halîfelerinden Himmet Efendiye mürâcaat etti. O da Hacı Dede gibi cevap verince, Ilgaz Dağındaki Benli Sultan Dergâhında insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan Mahmûd Efendiye gitti. O, Ömer Füâdî’nin aceleci tutumu ve heyecanı karşısında âciz kaldı. Ömer Füâdî çâresiz ve ümitsiz bir vaziyette iken Şâbân-ı Velî Dergâhı şeyhi Abdülbâkî Efendi İskilib’den Kastamonu’ya döndü. Bizzât kendisiyle görüşemeyen Ömer Füâdî Efendi, Cumâ günü câmide Abdülbâkî Efendinin vâz ve nasîhatini can kulağıyla dinledi. Gönlünde rûhânî bir safâ hâsıl oldu. O kadar tatmin oldu ki, yedi iklimi dolaşsa aradığı zâtın Abdülbâkî Efendiden başkası olmadığına kanâat getirdi; “Dervişlikte lâzım olan mücâhede ve ilâhî aşk ile zuhûr eden mecnûn gibi hallere ve halkın aleyhimde söyleyeceği sözlere zerrece ehemmiyet vermeyeceğim. Derdimi aziz mürşidimden gayri ve hâlimi Allah’tan başka kimse bilmeyip tasavvuf yoluna girmek istiyorum.” diyerek Abdülbâkî Efendiye teslim oldu. Ona talebe olup hizmet etmeye başladı.

Abdülbâkî Efendinin hizmet ve sohbetinde bulunan ve tasavvuf yolunda ilerleyen Ömer Füâdî bu hâlini; “Mekteb-i aşka tekrar elifden başladım.” mısraı ile ifâde etti. Tasavvuf âlemine dalıp bu âlemde coşarak;


“Ben belâ sahrâsının mecnûnu eller bîhaber
Leylâyı Mevlâya tebdîl ettim eller bîhaber gibi âşıkâne ve sofiyâne şiirler söyledi.

Yüksek mânevî derecelere kavuşan Ömer Füâdî, hocasının hizmetine devâm ederken Abdülbâkî Efendi vefât etti. Abdülbâkî Efendinin vefâtı üzerine boşlukta kalan Ömer Füâdî, hocasının yerine geçen Muhyiddîn Efendinin olgunluğunu ve derecesinin yüksekliğini görüp onun sohbetlerine devâm etti. Muhyiddîn Efendinin 1604 (H.1013) senesinde vefâtından sonra Ömer Füâdî Efendi, Şâbân-ı Velî Dergâhına postnişîn seçildi. Kendinden önceki şeyhler gibi Cumâ günleri Şâbân-ı Velî Câmiinde verdiği vâzları Kastamonu halkı tarafından ilgi ile tâkib edildi. Pekçok kimse onun vâz ve nasîhatleri sebebiyle Allahü teâlânın rızâsını kazandıran yola girdi. Ömer Füâdî Efendinin Kastamonu’daki şöhreti kısa zamanda çevre kazâlarda da duyuldu. İnsanlar kendini görmek ve ilminden istifâde etmek için grub grub Kastamonu'ya geldiler. Ömer Füâdî Efendi, Şâbân-ı Velî’nin türbesinin inşâsına teşebbüs etti. Bu iş için bir teberrû ve bağış defteri açtı. Pekçok kimse türbenin yapılması için bağışta bulundu. Muntazam şekilde yapılan türbenin üzerine alem konarak, kubbesi kurşunla kapatıldı.

Şâbân-ı Velî’nin kabri üzerine güzel bir sanduka yapıldı ve çuha kumaşı ile tahtalar örtüldü. Ömer Füâdî halkın yaptığı bağış defterini sanduka ile örtü arasına koydu.

Ömer Füâdî hazretleri İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanlara anlatmakla ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için çalışmakla ömrünü geçirdikten sonra 1636 (H.1046) senesinde vefât etti. Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin türbesinde ve kütüphâneye bitişik olan duvarın yanında defnedildi.
Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh

Ömer Füâdî Rahmetullahi aleyh